8 Kasım 2015 Pazar

Halit Bilgiç Seçme Müzikler




Halit Bilgiç


Halit Bilgiç Lübnan’ın Beyrut şehrinde 01.10.1980 tarihinde dünyaya geldi. Annesi ev hanımı babası ise okulda bekçilik yapmaktaydı. Olayların hakim olduğu o dönemlerde ailesi önce Suriye ve oradan Türkiye’ye mülteci olarak sığındı.. Halit bilgiç o dönemde daha 3 aylık kundaktayken, ailesi Mardin’in Midyat ilçesine yerleşirler.. 13 yaşında ekmek davası için ilk yolu Adana’ya düşer ve orada Ekmeği için mücadele eder.. 1995’te Yalova’ya gider ve ilk müzik hayatına oradan başlar.. Oradan aldığı güzel tepkilerle cesaretine cesaret katıp “bende bu yolda varım” deyip ilk demo albümünü 2004 yılında yapar… Daha sonra maddi sıkıntılar nedeni ile müziğe ara vermek zorunda kalmıştır.. 2008 de ilk profesyonel olan “Bir Can Ölüyor” isimli albümü resmen piyasaya sunmuş oldu.. Bu albümün klipleri “Döngel” ve Yılmaz Güney’in anısına olan “Babam” klibi ile yayınlanmaya başlandı.. 2009’un ekim ayında “Özgürlük Çiçeğimsin” isimli türküsü ile herkesin gönlünde taht kurmuş ve büyük ilgi duymuştur.. Ancak bu şarkıya 20.04.2010 tarihinde Rtük ve emniyet tarafından yasak getirildi. Halit Bilgiç Arap asıllıdır ve halen İzmir’de yaşamaktadır.

Halit Bilgiç’in seslendirdiği bazı eserler;

  • Tû durî Dayê 
  • Dıl dıxwaze here cengê 
  • Dön gel çavreşamın 
  • Jı bîrnabe 
  • Bir tanemsin 
  • Unutursun gönlüm 
  • Özgürlük çiçeğimsin 
  • Seni düşlemek 
  • Ölüyorum yar 
  • Canın olaydım 
  • Geçer Aylar Babam


Kaynak : http://bc.vc/l7vYut

Ferhat Tunç Seçme Müzikler




Ferhat Tunç Yoslun (1964, Tunceli)

*Zaza Asıllı Kürt Sanatçı

1979 yılında liseyi bitirerek Almanya'ya taşındı. Ardından Mainz Üniversitesi'ne bağlı bir müzik okulunda kısa bir eğitim almış ve Kızılırmak adlı ilk albümünü çıkarmıştır.

Ferhat Tunç, elde ettiği müzik birikimini, 1984'te Türkiye'den Almanya'ya giden müzisyen Orhan Temur'la başladığı çalışmaya aktardı ve ortaya Bu Yürek Bu Sevda Var İken albümü çıkardı. Almanya'da olmasına rağmen ülkesinde yaşananlara kayıtsız kalmayan Ferhat Tunç'un bu albümü, 12 Eylül Darbesi'ne itirazın izlerini taşıyordu.

1985'te, 12 Eylül'ün rüzgarlarının henüz sert estiği bir dönemde Türkiye'ye döndü ve yeni bir başlangıç yaparak aynı yıl Vurgunum Hasretine adında Türkiye'deki ilk albümünü çıkardı. Albüm kısa sürede büyük yankı yarattı ve Ferhat Tunç artık Türkiye'de, toplumsal muhalefetin içindeydi. Miting havasında geçen konserler, çok satan albümler ve toplumsal muhalafetin gözdesi olan bir sanatçının ödeyeceği bedel gözaltılar, davalar, mahkemeler ve yıllar süren konser yasakları olacaktı. Bu konuda diyor Ferhat Tunç:

Saldırılar arttıkça ben güçleniyordum. Sanatsal üretimimin geliştiğine ve güzelleştiğine şahit oluyordum
Kızılırmak Boylarında Bir Şehir türküsünü Sivas Katliamı'nda yaşamını yitirenlere ithaf etmiştir. Tunceli'de geçen yıl düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali'nde yaptığı konuşma nedeniyle, Ferhat Tunç'a hapis istemiyle dava açıldı.

Zor Zamanlar İnce Şarkılar kitabı sanatçının bir zamanlar düzenli olarak yazdığı Gündem Gazetesi'nde "Vaveyla" adını verdiği köşesindeki özellikle son üç yıldaki yazılarının derlenip kitaplaştırılmasıyla oluşturulmuş bir eserdir. Her yazısının bir hikayesi olduğunu söyleyen Ferhat Tunç genellikle hikayelerinde ;savaş, barış, Kürt sorunu, Alevilerin demokratik istemleri, vb konuları işlemiştir. Çiviyazıları yayınevinde basılmıştır.

Aldığı Ödüller:

3 Mart Dünya Özgür Müzik Ödülü- Royal Institute of British Architects,Londra 25 Mart 2010

Tunç, ödülü nasıl karşıladığı sorusuna şu yanıtı verdi: “Yoğun bir baskı altında tutulan, yasaklanan, tehdit edilen, halen zamanının önemli bir bölümünü mahkeme koridorlarında geçiren bir sanatçı olarak, Türkiye’nin dışında, uluslar arası boyutlu bir ödüle layık görülmüş olmayı son derece anlamlı buluyorum. Bu ödül bana müziğimden, şarkılarımdan çok, kendi kimliğiyle müzik yapmaya çalışırken baskılarla karşılaşmamdan ve bu baskılara karşı mücadelemden ötürüdür. Artık siz ne kadar kendi ülkenizde baskılarla karşılaşsanız da yalnız olmadığınızı hissediyorsunuz, çünkü dünyanın bir başka yerinde insanlar size destek ve değer veriyor. Sanırım bu ödülün de anlamı bu.”

Albümleri

Kızılırmak (Almanya-1982)
Bu Yürek Bu Sevda Var İken (Almanya-1984)
Vurgunum Hasretine (1986)
Ay Işığı Yana Yana (1987)
Yaşamak Direnmektir (1988)
İstanbul Konserleri-1 (1988)
Vuruldu (1989)
Gül Vatan (1991)
Ateş Gibi (1992)
İstanbul Konserleri-2 (1992)
Firari Sevdam (1993)
Özlemin Dağ Rüzgarı (1994)
Kanı Susturun (1995)
Bu Yürek Bu Sevda Var iken (1996)
Kayıp (1997)
Kavgamın Çiçeği (1999)
Her Mevsim Bahardır(2000)
Şarkılarım Tanıktır (2002)
Nerdesin Ey Kardeşlik (2003)
Sevmek Bir Eylemdir (2005)
Ateşte Sınandık (2006)
Çığlıklar Ülkesi (2009)

Listen to the Banned (2010)

Kaynak: http://bc.vc/AwmF5M

Alt Kaynaklar:

http://bc.vc/9epM4b

Ferhad Merde Seçme Müzikler




Ferhad Merdê


ferhad merdê (dîno), 1970 yılında güneybatı kürdistan’ın qamişlo kentinde onbir çocuklu merdê ailesinin son bireyi olarak dünyaya gözlerini açar. küçük yaşlarda gittiği düğünlerde sazbendlerin en büyük hayranı olur. onlar gibi çalıp, onlar gibi oynamak istediğini belirtiyor. merdê’nin en büyük hayali, mitrib (roman) dediği insanların gezginci dünyasında yaşamaktır. merdê, yazım dünyasına, henüz çocuk yaştayken aşık olduğu bir kıza yazdığı şiirlerle adım atar. ilk aşkına yazdığı şiirleri ilerde büyük aşkı olacak olan kürdistan’a yazacağını bilmeden büyür ferhad merdê.

çocukluğu ve gençliğinde suriye devletinin kürtler’e uyguladığı baskı ve işkencelerden fazlasıyla nasibini alır. dîno (deli) isminin de, çocukluğundan beri her türlü haksızlığa karşı tepkisini ortaya koyduğu için insanlar tarafından verildiğini belirtiyor. „hiç tanımadığım insanlar için bile kavga ediyordum“ diyen merdê’nin haksızlığa karşı olan arayışı 1992 yılında kürt özgürlük mücadelesi ile tanışmasıyla zirveleşir. 

kürdistan dağlarına gider. pkk hareketinin haksızlığa karşı en modern örgütlenme biçimi olduğunu belirten merdê, adımladığı her toprak parçası için şiirler yazar. şiir ile öylesine birleşir ki, eleştirilerini bile kafiyelerle dile getirir. 

ninova’dan maxmur’a... 

merdê’nin sanat çalışmaları, türk devletinin koruculuk dayatmasını kabul etmeyerek, güney kürdistan’a göçen botan köylülerinin yerleştiği ninova kampında başlar. ninova kampında koma penaber müzik grubunu kurar. ninova’dan itibaren kuzey kürdistanlı mültecilerin dramına da tanıklık eder. ikinci durak nehdarê mülteci kampıdır. yol boyunca onlarca insanın ölümüne tanık olan merdê, uzun bir yolculuktan sonra maxmur’a gelen kafilenin ilk yolcularındandır aynı zamanda. geldikleri yerde yaşam adına bir şey yoktur. akrep ve çiyan yuvasıdır. naylon çadırlarda yaşamlarını sürdürdükleri maxmur mülteci kampında iki haftada 84 çocuk ve 15 yaşlı insanın ölümüne tanıklık eder ferhad merdê. tüm zorluklara rağmen merdê, burada da kültürel çalışmaları örgütlemeye başlar. kampın kültürel ve sanatsal çalışmalarının bir çatı altında örgütlendirilmesi için nçhm (navenda çand û hunera maxmur) kurulur. koma penaber’in yanı sıra botan şarkılarının gün yüzüne çıkması için dîwana dengbêja grubunu kurma çalışmaları yürütür. kırık bir sazla başlattıkları kültürel çalışmalar; bugün müzik, folklor, resim, sinema ve tiyatro dallarında ikiyüz insanla yürütülüyor. 

şiir, müzik, tiyatro... 

ferhad merdê’nin 500’e yakın şiiri var. aynı zamanda şarkı sözü ve tiyatro oyunları yazıyor, müzik yapıyor. yazdığı şarkı sözleri şu ana kadar xêro abbas, zinar sozdar, sosin, delîla, bengîn, camal tîrêj ve awazên çiya’nın yanı sıra onlarca mahalli sanatçılar tarafından seslendirilmiş. yaptığı teatral çalışmalar ise roj tv’de yayınlandı. 

ferhad merdê’nin yetenekleri bunlarla sınırlı değil. erbane ve darbuka olmak özere birçok vurmalı çalgıyı da, başarılı bir şekilde çalıyor, vokalistlik yapıyor. kampta yapılan kültürel etkinlikler için yoğun bir çalışma içerisinde olan merdê, kalan zamanlarında çocuklar için oyunlar hazırlıyor. daha önce sözleri ve besteleri kendisine ait 11 şarkıdan oluşan ‘gulfiroş’ adlı bir albüm yapan merdê, maddi imkanları elverdiğinde onlarca albüm yapabilecek bir alt yapıya sahip olduğunu belirtiyor. 

o halkının sanatçısı

merdê için maxmur, büyük bir ilham kaynağı. nedenini sorduğumuzda ise kampın tepelerinde kurulu mezarlığı göstererek: „benim tüm sevdiklerim burada yatıyor“ diyerek yanıtlıyor. merdê, „sanatçı halkın acı ve sevinçlerini dile getirmelidir“ sözünün en güzel örneği aynı zamanda. bazı sanatçıların halkın bindikleri otobüslere binmeyi dahi tenezzül etmedikleri günümüz dünyasında ferhad merdê, maxmur’un tozlu yollarında yalın ayaklı çocuklarla beraber oyun oynayarak, sanat yapmaya çalışıyor. beş yıldızlı otelleri beğenmeyen ‘star sanatçılar’ımızın aksine, o, gerektiğinde bir benzin varilinin -dyojen gibi- üstünde kıvrılarak yatmayı bilen biri. 

maxmur’da onlarca bebek ölüsünü kucağında taşıdı, halkının acılarını onlarla birlikte yaşadı. aç kaldığı günler oldu. halkın sevgisini katık yaparak, doydu. susuz kaldığı günler oldu. anaların gözyaşlarından beslenerek, susuzluğunu giderdi. bir gün yolunuz maxmur kampına düşerse saçı sakalı birbirine karışmış birini görürseniz, bilinki o maxmur’un son dervişi ferhad merdê’dir.

medya tv'deki dîno olarak tanımıştık o'nu.

öyle şiirleri var ki, bir okuyuşu var ki dağıtır insanı.

û heyf a vî nane ku destekê dayika şehîdekê xwar, heyf
û heyf a vî zarokê ku navê te li xwe kir, heyf
û heyf a vî nêrgîza ku te behn kir, heyf
û heyf a vî kanîya ku te jê vexwar, heyf
û heyf a vî axa ku te ser da meşiya, heyf.



Kaynak: http://bc.vc/WZv8yB

Delila Seçme Müzikler



Anlamlı bir hayatın kendisi: Delila


Kürt sorununun varlığını kabul etmemekte direnen ve “Türkiye’de terör sorunu, PKK sorunu vardır” diyen resmi görüşe karşı, PKK’nin Kürt sorununun bir sonucu olduğunu dile getirmek, genellikle makul bir giriş noktası olarak algılanır. Hasan Cemal’in son kitabı, ‘Delila-Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri’ ise, Kürt sorununu bir PKK gerillasının hayatından yola çıkarak ele alıyor ve gösteriyor.


Kürt sorununun varlığını kabul etmemekte direnen ve “Türkiye’de terör sorunu, PKK sorunu vardır” diyen resmi görüşe karşı, PKK’nin Kürt sorununun bir sonucu olduğunu dile getirmek, genellikle makul bir giriş noktası olarak algılanır. Hasan Cemal’in son kitabı, ‘Delila-Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri’ ise, Kürt sorununu bir PKK gerillasının hayatından yola çıkarak ele alıyor ve gösteriyor.
HASAN CEMAL VE DELİLA
Bir Kürt gencinin, hangi toplumsal, siyasal, geleneksel ve kültürel etkilerle dağa çıktığını ortaya koyarken, onun etrafında Kürt sorununun hayatın içindeki belki en doğal fotoğrafını çekiyor. Delila’nın hayatını belgesel bir roman tadında ortaya koyan bu kitabın, Hasan Cemal’in gazetecilik serüveni açısından bir doruk noktası olduğunu da söyleyebiliriz.
1969’da Kemalist ve ‘sol cuntacı’ çizginin mimarlarından Doğan Avcıoğlu’nun Devrim dergisinde yazı işleri müdürü olarak çalışmaya başlayan Hasan Cemal, darbecilikle hesaplaştığı olgunluk döneminin ardından bugün Türkiye’de en büyük tabulardan biri olan ‘gerilla’ gerçekliğini bütün doğallığı ile önümüze koyuyor.
‘BİZİM DELİLA’MIZ, KÜRTLERİN SEZEN’İ’
Hasan Cemal, kendisini bu kitabı yazmaya iten gerçeklikle 2013 yılının mayıs ayında PKK’nin geri çekilme sürecini izlemek için gittiği Metina’da karşılaşıyor: “Dağ yolunda ağır ağır gidiyoruz. Yazımı ve fotoğraflarımı bir an önce geçebilmek için cep telefonumda 3G’yi yakalamak istiyorum. Hiç beklemediğim bir ses patlıyor jipin içinde. Yanık yanık Kürtçe söyleyen hüzünlü bir kadın sesi. Aynı zamanda vakur, dimdik bir ses. İçinde umut da var, keder de. Çekiciliğini hiç yitirmeyecek düşlerin titreşimleri hissediliyor bu kadın sesinde.” Hasan Cemal, araçta yanındakilere “Söyleyen kim?” diye soruyor ve şu yanıtı alıyor: “O bizim Delila’mız, Kürtlerin Sezen’i…”
O kadar etkileniyor ki, sisli dağların arasında, çiseleyen yağmur altında Delila’yı bir daha, bir daha dinliyor. Ardından da o sesin peşine düşüyor ve Delila’nın Silvan’da yaşayan ailesinin adresine ulaşıyor. Annesi Gülsüma Anayla, kardeşi ve akrabalarıyla sohbetler ederek Delila’nın hikayesini dinliyor onlardan.
Delila, 1990’lı yıllar boyunca faili meçhul cinayetlerin en yoğun yaşandığı yerlerden biri olan Silvan’da doğar. Silah sesleri arasında büyür. 1982 yılında dünyaya gelen Delila, amcasını ve kapı komşularını faili meçhulde kaybeder.
Kendisine doğduğunda bir Türk adı olan Şenay adı verilmiştir. Okul yıllarında da ana dilinin inkarının travmatik sonuçlarını iliklerinde hisseder. Ortaokuldayken bir gün şöyle der: “Ana, ben ismini değiştireceğim.”
Delila 17 yaşındayken bir gün, doğduğu evin mutfağında Gülsüma Ana’ya “Gönül gitmek ister savaşa!” adında bir şarkı söyler Kürtçe olarak. Gülsüma Ana, gayet iyi anlar kızının ne demek istediğini. Yanağında yaşlar süzülür. Ama kızına belli etmek istemez.

‘BENİM MESKENİM DAĞLARDIR’
Delila’yı en çok etkileyen olaylardan biri de Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilişidir. Türkiye’nin batısında  dönemin Hükümetinin, medyasının ve milliyetçi çevrelerin ‘PKK’yi bitirdik’ söylemlerini sıkça yinelediği o dönemin Kürtler arasında, Kürt gençleri arasında nasıl yaşandığını Delila’nın özelinde çok iyi görürüz. Delila, ablası ile birlikte açlık grevine başlar. Ablası Şirwan sonrasını da şöyle anlatır: “Apo’nun esareti dağa çıkışları hızlandırdı. Delila, Apo için ‘Ne kadar akıllı bir insan’ diyordu.” Bu süreç Delila için de dağa çıkışında hızlandırıcı olmuştur ve üç kadın, bir erkek, dört kişilik bir grup olarak dağa çıkarlar. Delila’nın hayatı, Kürt kadınının PKK’nin mücadelesiyle birlikte geçirdiği dönüşüm sürecinin de somut bir örneğidir.
Delila’nın çocukluğunda başlayan müzik tutkusu gerillalık döneminde daha da gelişir. Örgüt yöneticileri sesinin güzelliğini, müzik yeteneğini değerlendirmek için onu Avrupa’ya göndermek isterler. Ancak Delila “Benim meskenim dağlardır” der ve direnir.
Belgesel, şiir ve yazıyla gerillanın dili olan Halil Dağ, Delila’nın son günlerine tanıklık eder ve şarkılarına klip çeker. Bugün Delila’nın kliplerine Youtube’da ulaşabiliyor ve o müthiş sesi dinleyebiliyorsak bunu Halil Dağ’a borçluyuz.
Everest Yayınları tarafından yayımlanan kitapta, Delila’nın kendi el yazısıyla günlükleri de yer alıyor. Bu, günlük notları Hasan Cemal’in kitabının da omurgasını oluşturuyor.
Delila kendi isteği üzerine gönderildiği kuzeyde, yani Türkiye Kürdistanı’nda, arkadaşlarıyla birlikte uğradıkları saldırıda yaşamını yitirir. Kardeşi Abdülbaki şöyle anlatır sonrasını: “Delila’nın şehit olduğu tarih, 24 Ağustos 2007. 27 Ağustos’ta parti açıklıyor. Ve devlet bize tam 18 ay sonra veriyor Delila’nın cenazesini.”
Hasan Cemal’in, Gazeteci Erdal Er’e verdiği ve ANF’de yayımlanan röportajında söylediği gibi “Delila anlamlı bir hayatın kendisidir.”
Ve artık şu dizeler sadece Sabahattin Ali ya da Sezen Aksu değildir, aynı zamanda Delila’dır:
Başım dağ saçlarım kardır
Deli rüzgarlarım vardır
Ovalar bana çok dardır
Benim meskenim dağlardır dağlar...

Hasan POLAT